GÖÇ'E DAİR...

Nasıl başladı?
Başta Almanya olmak üzere yurtdışına Türk işgücü hareketliliğinin tarihçesi Osmanlı dönemine kadar uzanır. Ancak bugünkü "Diaspora" niteliğindeki varlığın dönüm noktası 1961 yılıdır. Türkiye ve Almanya arasında 30 Ekim 1961 tarihinde imzalanan ve geriye dönük olarak 1 Eylül tarihinde yürürlüğe giren "işgücü göçü anlaşması" sürecin resmi başalngıcıdır.
Nasıl planlandı?
Türk işgücü göçünün temel gerekçesi tartışmasız "ekonomik" idi. Almanya ihtiyaç duyduğu ucuz işgücünü temin edecek, Türkiye oluşacak döviz girdisiyle ekonomisini güçlendirecek, gidenler ise klişe tabirle "bir traktör parası" biriktirip geri dönecekti. Hesap buydu ama süreç farklı geli şecekti. Bunu en iyi anlatan ifade isveçli yazar Max Frisch'e ait, "biz işgücü çağırdak ama insanlar geldi" cümlesiydi.
Türk işgücü göçü ve madencilik sektörü
Türk göçmen nüfusun yoğun olduğu Ruhr havzasında madencilik sektöründe araştırmalar yapan Alman bilim insanı Hans-Christopf Seidel, bir konferansında, Türk iş gücü göçü ve madencilik sektörü ilişkisine dair şunları dile getirdi.
“1961yılı sonunda Türk-Almani şgücü alım anlaşmaları yapıldıktan kısa bir süre sonra Türkler Ruhr Madenciliğinde göçmen çalışanlar arası en büyük grubu oluşturdu.1970'lerde göçmen çalışanların yüzde70’ni oluşturan Türkler, 1980'lerde yüzde 80 civarına kadar yükseldi. Madencilik sektörü 1973 yılında göçmen işgücü alımına son verene kadar en fazla Türk göçmenlerini kabul etti. Hem de1960 yılından sonra 200 bin madencilik işgücünü azalmasına rağmen. Bunu kendilerine fırsat bilen Alman yerli maden çalışanları, kendilerine yorucu olmayan, daha cazip, rahat ve daha güvenli işyerlerine geçerek işgücü piyasasından istifade etti. Almanya’ya maddende çalışmak için gelen ilk göçmen Türklerin işverenler tarafından özel karşılanarak madencilik sektöründeki yurtlara yerleştirildi. Aynı zamanda Müslüman olanTürklere özel ibadethane ve imam imkanı sunuldu. Bunların dışında Türklere başka ilgi alanları sunulmadığı için, bu, işyeri haricinde kendi içlerinde izole olmasını beraberinde getirdi. Madencilik sendikası ile madencilik sektörü ilk olarak 1970‘li yılların başlarında Türk çalışanların değerinin farkına vardı.Bundan sonra harekete geçen işverenler, çalışma kanununun revizyona girmesinden sonra ilk defa Türklere sendika temsilci seçilme hakkı getirdi. Ruhr madenciliği zamanla Türklere olan ilgisini geliştirerek yeni yetişen nesli madencilik alanında mesleğe yönlendirdi, uzmanlaşmasını sağladı. Bölgede işbirliği kuran madencilik sektörü, Türklere yönelik entegrasyon politikası uygulamaya çalışırken, işyerinin getto oluşmasında ancak kısmen başarılı oldu.”
